Dijital Yorgunluk ve Mutluluğun Sakıncaları

 


Geçtiğimiz hafta şöyle bir sorgulama yapmıştım:

“Çalışmanın değil ama, her dakika, her saniye, her uygulamadan ulaşılabilir olmanın bizi yorduğunu düşünüyorum. Çağımızın yeni problemi ulaşılabilir olma beklentisi. Çoğu insan anında dönüş beklerken, başka bir yere konsantre olma zorunluluğunu kabullenmiyor. Üretmek için bazen iletişimi kapatmak gerekiyor. Hatta bazen dinlenmek için de…Kaç uygulamadan ulaşılabilir durumdasınız? Bundan rahatsız mısınız? Hiç düşündük mü?

 Daha sonra bu sorgulamamla ilgili ilginç geri dönüşler aldım. Tüm aldığım dönütlerde yorgunluk vardı. Kimi ulaşılabilir olmanın yorgunluğundan bahsederken kimi de sosyal medyadaki ulaşılabilirlik olmasa,pandemideki kapanma sürecinin ne kadar sıkıcı olabileceğini, ulaşılabilir olmanın onları mutlu ettiğini, karşı argüman olarak sundu.

Tartışmamız gereken bu iki çıkarım, yorgunluk olsa da mutlu olma isteğinin sürekliliğinden kaynaklanan bir tutum. Uzun yıllar önce Mutluluğun Sakıncaları adlı bir kitap okumuştum. Elizabeth Farelly bu kitapta arzu, herşeyi isteme, imrenme  ve seçenek bolluğunun tüketim toplumlarının en itici gücü olduğunu, insanoğlunun da bu gücü sonuna kadar kullandığından bahseder.Zihin- beden uyumumuz da bu tüketim anlayışı ile şekillenir. Farelly şöyle der:

“ Günümüzde istemek…mantık tarafından dizginlenmemiş, pervasız bir arzu; isteklerimizde fazla inatçı davrandığımızdan, doyumsuz insanlara dönüşmüş durumdayız. Sanki bizim için vazgeçilmez şey arzunun ta kendisiymiş gibi. Bir zamanlar umarsızca ihtiyaç duyulan bir hasat ya da başarılı bir av, tam da az bulunur olması nedeni ile derin bir anlam ifade ediyorken, bugün aşırılığa alışmamız bizi çaresizce duyduğumuz anlamdan yoksun bırakıyor. Bıngıl açısından zengin, anlam açısından yoksuluz.” (Sayfa 12-13)

Dijital yorgunluk ve mutluluğun sakıncaları arasında kurmak istediğim neden- sonuç ilişkisi tam da bu… Ulaşılabilir olmanın mutluluğu ve hazzı neticesinde, iletişimde anlam kurmanın önemini kaçırıyoruz. Her dakika ulaşılabilir olmak anlam çerçevesinde konuşmayı da önleyerek, zaten yorgun olan beyinlere sadece kelime tüket, tuşa bas emirlerini veriyor.

En son ne zaman derin bir sohbete daldınız? Yorgun parmaklarınız buna izin verdi mi? Cevap veriyor olmak için mi verdiniz? Belki de anında dönüş yapmayı, ulaşılabilir olmayı konfor veya mutluluk zannetmeyip, anlamlı iletişim üzerinde düşünmek gerekiyor. Akıllı telefonlar bize tüket emri vererek alışveriş yaptırıyor, e- posta yazdırıyor, klavye kölesi yapıyor ve mutlu ediyor. Bu mutluluk sakıncalı. Değil mi? J

 




Kaynak: Mutluluğun Sakıncaları, Elizabeth Farrelly, Çeviren: Erdem Gökyaran, Yapı Kredi Yayınları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sosyal “Medya’cı” aranıyor!

Coronavirüs'ten çok, Sosyal Medyadan mı korunmak gerekiyor?